20 Eylül 2012 Perşembe

Sahibinden kaçan bir köle

 Niyazıma Rahman ve Rahîm Rabbim’in ism-i celîliyle başlıyor ve
O’nun inayetine sığınıyorum.

İlâhî, işlediğim hatalar ve günahlar ruhuma zillet urbası giydirdiler.
Bir de Sen’den cüdâ düşünce kendimi bütün bütün 
meskenet libasının içinde buldum
ve hadd ü hesaba gelmez,
kocaman kocaman kabahatlerim hep kalbimi kararttılar.
Bahtına düştüm, ey biricik Matlûb’um, Maksûd’um, Mahbûb’um;
ne olur, tevbemi kabul, kalbimi de ihya buyur!

Andolsun ki, günahlarımı affedebilecek, 
yaralarımı sarıp tedavi edebilecek Sen’den başka hiçbir kimse bilmiyorum.
İşte yüce dergahına geldim; boyun büküyor, 
huzurunda kemerbeste-i ubûdiyet içinde elpençe divan duruyor,
affına iltica ediyorum.
Eğer beni kapından uzaklaştırırsan, ben gidip hangi kapıya sığınabilirim?!
Şayet huzurundan kovacak olursan ben kimden sığınma talep edebilirim?!
Vah bana vah!
Ne kadar utanılacak bir durumdayım.
Yazıklar olsun bana, günahlara ne kadar dalmış,
Rabbimin istemediği yerlerde ne kadar da çok dolaşmışım!
Ey en büyük günahları bile bağışlayan ve en büyük kusurları, 
eksikleri bile sarıp sarmalayan Rab!
Sen’den, en kahredici günahlarımı bile bağışlayıp yok saymanı,
yüzümün karası suçlarımı örtmeni, 
kıyamet gününde affının ve gufranının serinliğinden ve
bağışlayıcılığının güzelliğinden mahrum etmemeni diliyorum.

Ya Rabbî ve ya İlâhî! Günahlarımı rahmet bulutlarınla ört;
ayıplarımın üzerine de merhamet ve şefkat bulutlarını gönder!
İlâhî! Sahibinden kaçan bir köle döndüğü zaman 
sahibinden başka kime iltica edebilir
ve yine sahibinin gazabından onu başka kim koruyabilir?!
Rabbim! Günahlara tevbe etmenin karşılığı 
gönülde(n) duyulan nedametse şayet,
Sana yemin ederim,
yapıp ettiklerimden bin kere, yüz bin kere pişmanım.
İstiğfarda bulunup Sen’den bağışlanma dile(n)mek 
hataların defterden silinmesine bir yolsa şayet,
ben yürekten istiğfarda bulunuyor, 
bu nâçar kulunu da yarlığayacağını ümid ediyorum.

Evet, ümidim budur ve hoşnutluğunla gönlüme sürûr salacağın 
âna kadar da bu kapıyı asla terketmeyeceğim.
Allah’ım! Kudretin hakkı için tevbemi kabul buyur..
Sen Hâlîm’sin, affetmeyi seversin; beni de affet..
aczıma, zaafıma, çaresizliğime nigehbânsın; halime merhamet et!
Allah’ım! Kullarına afv u mağfiret kapılarını açan Sen’sin.
Onu tevbe diye isimlendiren ve
“Ey mü’min kullarım! 
Samimi bir tevbe ile Rabbiniz’e teveccüh edin!” diye emir veren
ve davette bulunan da yine Sen’sin.

Sen kapıları bu kadar açtıktan sonra, 
o kapıyı kullanıp dergahına iltica etmeyen gafillerin
daha hiçbir mazereti olamaz.
Rabbim! Günahın çok çirkin olduğu ve Senin lûtuflarını idrak etmiş 
kapı kullarına, yaraşıp yakışmadığı muhakkak;
fakat, affın, Sana çok yakıştığı da apaçık bir hakikat.

Rabbim!
İsyan vadilerine yuvarlanıp sonra da yaptığı âsîliklerden dolayı 
tevbe kapısının tokmağına dokunan,
sayılamayacak kadar hatasına, kusuruna ve günahlarına rağmen
Sen’in rahmet, şefkat ve merhamet esintilerini hırz-ı cân ile bekleyen
ve Sen’in, bütün bu recâ ve beklentilere lütf u keremle mukabelede
bulunduğun ilk kişi ben değilim.
Ey ızdırar içerisinde hafakanlar yaşayan muzdarr kullarının 
niyazlarına icabet buyuran..
ey zararları kaldırıp telâfi eden..
ey iyilikleri karşılıksız ve en büyük olan..
ey gizli gizli cereyan eden işlere de nigehbân olan Yüceler Yücesi Allah’ım!
Huzuruna sermayesiz geldim; nâçâr,
Senin cömertliğine ve keremine sığınıyor, 
rahmet denizlerinden ben de hissedar olmak istiyorum.

Dualarıma icabet buyur ve beni ümitlerimde, 
dileklerimde haybet ve hüsrana uğratma..
tevbe ile teveccühümü karşılıksız bırakma!
Ey merhametlilerin en merhametlisi Mevlâm!
Bu bendene de lütf u ihsanla muamelede bulunup 
hata ve günahlarını affet, ne olur!…

* Bu dua el-Kulûbü’d-Dâria’nın 627-628. sayfalarında yer almaktadır.


Cuma'miz mübarek, dualarimiz kabul olsun insAllah...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder