Bir aşık vardı.
Sevdiğiyle her gece buluşur, sohbet eder, hasret giderirdi.
Bir gece,
yorgunluğu gâlip gelip, uyuya kaldı.
Gözünü açtığında
baktı ki çoktan sabah olmuş.
Büyük bir üzüntü
ile sevdiğine durumu haber verdiğinde, şu cevabı aldı:
Üzülme
sevdiceğim. Ben de Rabbime karşı hep bu durumdayım.
O beni her gece
bekler;
lâkin ben, günün yorgunluğu ile buluşma zamanını kaçırırım.
lâkin ben, günün yorgunluğu ile buluşma zamanını kaçırırım.
Bu, sevgimin
azlığından değil, zayıflığımdan olur.
Evet, aşk insana
bambaşka bir kuvvet katıp, maşukuna giden yolda ferini artırmalıdır;
Lakin gel gör ki
mecazda bile bu kuvveti hâiz olmayan, hakikatte ne yapsın?
Neyse ki o rahmet
sahibi Yâr, hergün defalarca fırsat verir.
Birinde olmasa,
diğerinde gelebilmem için, kapısını açık tutar.
O kadar ki,
hiçbir buluşmaya gidemeyecek kadar fersiz düşsem bile,
son nefese kadar
hep, beklemeye devam eder.
Âşıksan edep o
ki, mâşuku bekletmeyesin.
Mâşuksan edep o
ki, beklemeyi de sevesin.
Neslihan Nur Türk
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder