Niyazıma Rahman ve Rahîm Rabbim’in ism-i celîliyle
başlıyor ve
O’nun inayetine sığınıyorum.
İlâhî, işlediğim hatalar ve günahlar ruhuma zillet urbası
giydirdiler.
Bir de Sen’den cüdâ düşünce kendimi bütün bütün
meskenet
libasının içinde buldum
ve hadd ü hesaba gelmez,
kocaman kocaman kabahatlerim hep
kalbimi kararttılar.
Bahtına düştüm, ey biricik Matlûb’um, Maksûd’um,
Mahbûb’um;
ne olur, tevbemi kabul, kalbimi de ihya buyur!
Andolsun ki, günahlarımı affedebilecek,
yaralarımı sarıp
tedavi edebilecek Sen’den başka hiçbir kimse bilmiyorum.
İşte yüce dergahına geldim; boyun büküyor,
huzurunda kemerbeste-i ubûdiyet içinde
elpençe divan duruyor,
affına iltica ediyorum.
Eğer beni kapından uzaklaştırırsan, ben gidip hangi
kapıya sığınabilirim?!
Şayet huzurundan kovacak olursan ben kimden sığınma talep
edebilirim?!
Vah bana vah!
Ne kadar utanılacak bir durumdayım.
Yazıklar olsun bana, günahlara ne kadar dalmış,
Rabbimin istemediği yerlerde ne kadar da çok dolaşmışım!
Ey en büyük günahları bile bağışlayan ve en büyük
kusurları,
eksikleri bile sarıp sarmalayan Rab!
Sen’den, en kahredici günahlarımı bile bağışlayıp yok
saymanı,
yüzümün karası suçlarımı örtmeni,
kıyamet gününde affının
ve gufranının serinliğinden ve
bağışlayıcılığının güzelliğinden mahrum etmemeni
diliyorum.
Ya Rabbî ve ya İlâhî! Günahlarımı rahmet bulutlarınla
ört;
ayıplarımın üzerine de merhamet ve şefkat bulutlarını
gönder!
İlâhî! Sahibinden kaçan bir köle döndüğü zaman
sahibinden
başka kime iltica edebilir
ve yine sahibinin gazabından onu başka kim koruyabilir?!
Rabbim! Günahlara tevbe etmenin karşılığı
gönülde(n)
duyulan nedametse şayet,
Sana yemin ederim,
yapıp ettiklerimden bin kere, yüz bin
kere pişmanım.
İstiğfarda bulunup Sen’den bağışlanma dile(n)mek
hataların defterden silinmesine bir yolsa şayet,
ben yürekten istiğfarda bulunuyor,
bu nâçar kulunu da
yarlığayacağını ümid ediyorum.
Evet, ümidim budur ve hoşnutluğunla gönlüme sürûr
salacağın
âna kadar da bu kapıyı asla terketmeyeceğim.
Allah’ım! Kudretin hakkı için tevbemi kabul buyur..
Sen Hâlîm’sin, affetmeyi seversin; beni de affet..
aczıma, zaafıma, çaresizliğime nigehbânsın; halime
merhamet et!
Allah’ım! Kullarına afv u mağfiret kapılarını açan
Sen’sin.
Onu tevbe diye isimlendiren ve
“Ey mü’min kullarım!
Samimi bir tevbe ile Rabbiniz’e
teveccüh edin!” diye emir veren
ve davette bulunan da yine Sen’sin.
Sen kapıları bu kadar açtıktan sonra,
o kapıyı kullanıp
dergahına iltica etmeyen gafillerin
daha hiçbir mazereti olamaz.
Rabbim! Günahın çok
çirkin olduğu ve Senin lûtuflarını idrak etmiş
kapı kullarına, yaraşıp
yakışmadığı muhakkak;
fakat, affın, Sana çok yakıştığı da apaçık bir hakikat.
Rabbim!
İsyan vadilerine yuvarlanıp sonra da yaptığı âsîliklerden
dolayı
tevbe kapısının tokmağına dokunan,
sayılamayacak kadar hatasına, kusuruna ve günahlarına
rağmen
Sen’in rahmet, şefkat ve merhamet esintilerini hırz-ı cân
ile bekleyen
ve Sen’in, bütün bu recâ ve beklentilere lütf u keremle
mukabelede
bulunduğun ilk kişi ben değilim.
Ey ızdırar içerisinde hafakanlar yaşayan muzdarr
kullarının
niyazlarına icabet buyuran..
ey zararları kaldırıp telâfi eden..
ey iyilikleri karşılıksız ve en büyük olan..
ey gizli gizli cereyan eden işlere de nigehbân olan
Yüceler Yücesi Allah’ım!
Huzuruna sermayesiz geldim; nâçâr,
Senin cömertliğine ve keremine sığınıyor,
rahmet
denizlerinden ben de hissedar olmak istiyorum.
Dualarıma icabet buyur ve beni ümitlerimde,
dileklerimde
haybet ve hüsrana uğratma..
tevbe ile teveccühümü karşılıksız bırakma!
Ey merhametlilerin en merhametlisi Mevlâm!
Bu bendene de lütf u ihsanla muamelede bulunup
hata ve
günahlarını affet, ne olur!…
* Bu dua
el-Kulûbü’d-Dâria’nın 627-628. sayfalarında yer almaktadır.
Cuma'miz mübarek, dualarimiz kabul olsun insAllah...