7 Kasım 2012 Çarşamba

Sen gel/Sen...

özlüyorum...
bilmediğim şehirleri.. ıslanmadığım yağmurları.. dinlemediğim ezanları..
seyretmediğim bulutları.. kokusunu almadığım toprağı...
aniden saplanıverse bir ağrı.. beynimi alt üst ediverse...
ta ayağımdan başıma kadar bir karıncalanma tutsa..
ellerim tir tir titrese.. yazamasam..
kırılsa kalem.. tükense kelam.. kapansa defter...
pencerelerim perdesiz kalsa... ürksem.. üşüsem.. yansam.. kavrulsam...
ışığım sönse, mumu eritse aydınlık..tutsa nefesini rüzgar..
kalsam odalarda..penceresiz.. kapısız.. yastıksız.. yorgansız...
içime dökülse alevler.. çığlıklarıma karışsa gözyaşlarım..
parmaklarımın arasında saklasam sancıyanlarımı...


sancılarımı.. sancılı yanlarımı... kafiyeler de tükense artık.. 

şiir bitse... mürekkep donsa... gökyüzü çökse üzerime...
ayaklarımın hiç gitmemecesine bastığı şu betonlar,
kurutsa elimi.. ebu Lehep gibi...
sonra.. ve sonra... ben her şeye bittiler söylerken..
ve dahi her kelimeye karanlık çökerken..
inşirahsız şu sadrıma satırlar dizerken...
Sen gelsen...
kapısız odama gözlerimden girSen...
önce yüzüme bir nur dokunsa.. sonra üflese İsrafil o sur'a...
kopsa kıyametim... dünya-ahiret yanılgım son bulsa...
nihayet işaretleyebilmiş olsam doğru şıkkı...
hak etmiş olsam ayakta bir alkışı...
geldin ya; öpücük kondursan alnıma..
bittiğim an olsa, yere doğru daha bir yaklaşsam..
dizlerimin bağı bir çözülüverse...
âh bir çözülse... ayetler gelip yerleşse sonra..
Senin dilinden bildiğim yegâne cümleler tıkanıp kalsa boğazıma...
"Mâ veddeake" desem... rabbuke'yi getiremesem...
Sen tamamlasan ayeti.. Mâ veddeake rabbuke ve mâ kalâ.
Rabbin terk de etmedi seni.. ne küstü ne de darıldı sana...
bir yazı bitimi gibi ne yapacağını bilemeyenin sözlerini;
armağanmış gibi sakla...
inşirah olmuş sadrında..
yalnızca tasdik bırak bana...

"amenna ve saddakna..."

Hümeyra Özdemir




Senai Demirci’ nin sesinden…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder