Ya
Rabbi…
Kapında bir mücrim biçare, boynu günahtan bükük,
gönlü rahmetinden umutlu irfan deryandan zerre kadar ümit beklerken,
gönlü rahmetinden umutlu irfan deryandan zerre kadar ümit beklerken,
kalbi pas tutmuş bir kıtmırin
cızırtısı ile der ki:
Ey
Gönülleri Terbiye Eden Rabbim!
Var ettiğin bu can, aşkın ateşi ile harab olup
cemalini özlerken,
hılkiyetini bilmeden varlığınla var olmanın sevdasını
ister..
Ey
Elestü bi Rabbikum sualinin sahibi!
Ezel bezminde bir arada bulundurduğun
sevdiklerinden ayırma bizi bu fani alemde.
Hüzn-ü aşkın şerbetini içmeyi nasib eyle bizlere de..
Hüzn-ü aşkın şerbetini içmeyi nasib eyle bizlere de..
Masivadan,
dünyadan, paradan, maldan, mekandan, zamandan,
sıyrılsak da, kendimizden sıyrılmayı beceremedik,
sıyrılsak da, kendimizden sıyrılmayı beceremedik,
maskemiz içinde mahcub ve mücrim kapına durduk.
Şu
beden ruhunda af dilemeye yüzümüz olsa,
önce adını ömründe bir kez dahi diline
alarak
Rabbim diyen kullarını affetmeni taleb ederdik;
Rabbim diyen kullarını affetmeni taleb ederdik;
lakin günah deryasını
dolduracak kadar kir ile huzurunda blunmaktan
kaçmayı tercih eder olduk,
bize
sevenlerin dualarıyla temizlenmeyi nasib eyle…
Kabule
şayan hiçbir amelimiz olmadığını görerek,
rahmetinin büyüklüğünü hayal eden bir
dil ile, aşkına kavuşmaya talib olduk.
Aşkın ile yanan aşıklarla avut bizi.
Aşk
ateşinde kavrulup temizlenmeyi nasip eyle,
mecazdan hicaza, hicazdan ilahi
aşkına kabul buyur…
Zatının
büyüklüğünü anlatmaya dimağı yetmeyen bu günahkara,
kendi acziyet ve
küçüklüğünü anlamayı da nasib eyle…
Âmin... Âmin... Âmin...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder