Düşerim ansızın
titrek yapraklar gibi… Saçlarım birden sonbahar olur. Anlarım; veda titrek bir
mevsim! Anlarım; aynalar değişen resim…
Sen her adımda
bir çığlık gibi… Kavuşurken bile bakışın ayrılık gibi… Hani ilkbahar, hani
çiçekler… hani "vuslat" ya… Kalbimin bir yeri ah, bin yeri kırık gibi…
Beni götür
buralardan, bu uçurumlardan… Ağlarım; ağlasa bir çocuk bir köşede. Adım: "İnsan…" benim; adım: "Ayrılık…" adım: "An…" benim. Benim işte, benim; bütün
yangınlarda yanan…
Hani şu çiçek ta
ne zamandan… Hani titreyerek bana verdiğin… İşte bir kitabın arasında/n güler.
Güler ve güler… Güler ve söyler; duyarsan!
Gözlerime bak;
nice "dün/ler" var orda; eski… Kulaklarında yankısı pörsümüş zamanların…
İstesen de istemesen de… düştün ya buralara! Şimdi aynalarda çocukluğunu, şimdi
aynalarda gençliğini ara!
Hangi zamanları
ördün; hayallerin nerde? Perde perde açılıp kapanan günlerden geliyorsun.
Alnına yıllar düştü; yıllar ki ağır düş/tü!
Şimdi –daha bir-
düştü düşecek kırılgan zamanların, ey titrek yolcusu; anların ah, anların… Sen
ve veda kol kola mevsimler gibi taze… Doğduğundan bu güne sen böyle kaç cenaze!
Ali Hakkoymaz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder