6 Mayıs 2013 Pazartesi

Sana kalpten soruyorlar...


Cahit Zarifoğlu, 'bir kalbiniz vardır, onu iyi tanıyınız' der. Kalbimizi, sözlüklere bakarak yahut ansiklopedik bilgilere müracaat ederek tanıyamayız, anlayamayız. 'Okuyarak öğreneceksin ama severek anlayacaksın' sözü, tam da bu duruma karşılık gelir.

Kalp, insanın özüdür. Özü doğru olanın sözü de doğru olur.

Biliyoruz ki, kalpten çıkmayan, dolayısıyla kalbe dokunmayan her şey eksik kalır. İster şiir olsun, ister selam.

Kalple ilgili aldığım notları, yaptığım okumaları gözden geçiriyorum. Birbirinden kıymetli onlarca söz. İmam Şafi, 'dünyada en huzursuz kimse, kalbinde haset ve kin taşıyandır' demiş. Hazreti Ebubekir de bunu: 'Kalp katılığı, çok yalan ve hasetten meydana gelir.'

Ve Hazreti Ömer: 'Utancı giden kimsenin kalbi ölür.' Bu da onun: Kalbin ahlakına 'edep' denir.

Böylece, kalbimizi karartan nedenlerin bir kısmı ortaya çıkmış oluyor: Kıskançlık, düşmanlık, yalan söylemek ve utanma duygumuzun zedelenmesi.

Yıllar evvel, şöyle bir cümle kurduğumu hatırlıyorum: Şiddetli kıskançlık, düşmanlığı da beraberinde getiriyor.

***

Elimiz kirlenirse, yıkarız. Peki, kalbimiz kirlenirse, ne yaparız, yapmalıyız? Zor bir soru.

Dışımızla ilgilendiğimiz kadar, içimize de dikkat kesilmeliyiz. Kalbin ihtiyaçları vardır; midemiz gibi, o da acıkır. Bir mazluma, yetime, garibe, hatta bir kuşa, çiçeğe, ağaca bakıp titremiyorsak, 'gönül tellerimizde' sorun var demektir.

İyiyim diyerek iyi olunamayacağı gibi, kalbim temiz diyerek de 'masum' olamayız.

Yaşama gerekçemiz neyse, kalbimiz de ona göre şekillenir. Maddiyatı önceliyorsak, dünyanın en zengin insanı bile olsak, bu bize yetmez. 'Kalbini hırs kutusu yapma' sözü, inanıyorum ki, böyle durumlar için söylenmiştir.

Evet, meselemiz maddiyatsa, kalp, bizim için kan dolaşımının merkezi olan organdan başka bir şey değildir. Vazifesi, kan pompalamaktır. Gerçi, düşünenler için, bunda bile bir hikmet vardır. Her şey sonunda O'na döner!

Önceliğimiz, daha doğrusu derdimiz maneviyatsa, kalp, Allah'ın tecelligâhıdır. Nurettin Topçu'nun dediği gibi: 'Bizde gizlenmiş olan bir Allah sesi var, ona kalp diyoruz.'

Eskiler, kalbe doğduğu için, ilhama, 'ilham-ı şerif' dermiş. Buradan yola çıkarak, kalbe de 'kalb-i şerif' diyebiliriz.

Bir de bu var: Kalb-i rahmet. Rahmet kalbi.

Asıl önemlisi ve bizi ilgilendireni, 'kalp insanı' olabilmektir. Maddi menfaatleri ön plana almayan, insanların manevi zenginliğiyle ilgilenen kimse.

Özetle: Kalbe inanmak, Allah'a inanmaktır. Bir kalbi kırmak ise...

***

Dağlardan ovalara, meclisten meydanlara ve medyaya kadar yayılan bütün bu sevgisizlik, merhametsizlik, tahammülsüzlük, maalesef, kalp katılığından kaynaklanıyor.

Bunlar olurken, yaşanırken, eminim ki, herkes az veya çok, kalbine karşı mahcubiyet hissediyor. İşte bu mahcubiyetin ölçüsü, bizi daha iyi bir insan yapar yahut yapmaz.

İsmet Özel, 'ancak içinden aydınlanan dışına ışık verir' diyor. Kalbimizi neye açıyorsak, açmışsak, biz de oyuz. Kalbimiz neyle doluysa, dilimizden de o dökülür. Yalan dünya 'içimizde' yer etmişse, yalan söylemek kaçınılmazdır.

Evvela, acilen ve ihtiyaçtan, kalbimizi karartacak şeylerden uzak durmamız gerekiyor.

Unutmayalım: Gözlerimizi dört açabilmemiz için, kalp gözümüzün de çalışması gerekir. Gözümüzle görür, kalbimizle duyarız. Ve duymak, görmekten önce gelir. Tam da burada, 'yetiş ya Ali' diyelim: 'Kalp kör olduktan sonra, gözlerin görmesinde hiçbir fayda yoktur.'

Kalp, vicdandır, itiraz makamıdır. Aklımızın almadığı değil, kalbimizin kabul etmediği daha önceliklidir. Akıl tutulmasına göre, kalp (vicdan) tutulması daha tehlikelidir, telafisi mümkün olmayacak sonuçlar doğurur.

***

İnsanlarla kalbî münasebet kurmanın iyice zorlaştığı günlerden geçiyoruz. İçten, gönülden, çıkarsız.

Bu kadar ayet, hadis, nasihat ve kadim bilginin kalbe dikkat çekmesi, bizi ne kadar ilgilendiriyor?

'Kalp yaralanmaz, çünkü yaradır' diyen şair, bize ne anlatmak istiyor?

'Kalp darlığı, el darlığından daha zordur' diyen kıymetlimiz, maneviyat ve maddiyatla ilgili nasıl bir uyarı yapmış oluyor?

Son söz niyetine: Kalbine yenilmek deyince, aklıma kalp krizi değil de, hep güzel şeyler geliyor: Merhamet, iyilik, kanaat, tevazu, hak ve hakkaniyet?

Bir de dilek: Kalbiniz bütün olsun.


İbrahim Tenekeci

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder