Sevgili Dost;
Bildiği şehirlerden
bilmediği şehirlere, bildiği yüzlerden bilmediği yüzlere sığınmayı aklından
geçirmemiş kaç insan vardır? Garların, terminallerin ve limanların dev
mıknatıslara dönüştüğü saatlerde bedenlerini kaptırmayanlar, ruhlarının bir
otobüs koltuğuna, bir gemi çapasına, bir lokomatif tekerleğine yapışmasını
önleyebilmişler midir?
"Başımı alıp gitmek istiyorum" cümlesi kimbilir
hayatımızın kaç kilidini kurcalamış, açayım derken kaç yeni kapı örtmüştür
üstümüze. Arkaya bakmamayı başarabilenler, acaba gittikleri yere başlarını
götürmeyi başarabilmişler midir?
"Tebdil-i mekanda ferahlık vardır" diyenler,
aslında "tebdil-i kan"ı mı kasdetmişlerdir?
...
A. Ali Ural - Posta Kutusundaki Mızıka
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder