27 Şubat 2013 Çarşamba

En güzel okul Anne'dir...

Çocukları iyi bir okula göndermeden önce,
ögretmeni kendi annesi olan iyi bir eve kaydettirmek lazım. 
En güzel okul, evde ki okuldur.
Yani Anne'dir.

Nureddin Yıldız

24 Şubat 2013 Pazar

Alan Sen'sin, veren Sen'sin...


Allâh'ım, yazmak, söylemek kolay;
hatanın yangınını yürekte hissetmeyi lutfeyle!
Gözyaşlarıyla günah yangınlarını söndürüp
kalp bahçemizi yeşertebilmekle ikram et, şu âciz kullarına!
Ve rahmet ümidinin sıcaklığıyla cennet iklimlerinden bereketlendir kalplerimizi!
Günahımız çok, nisyânımız haddinden efzûn!...
Lâkin ümidimiz, rahmetin!
"Ârif olan, kusur ve kirlerini, kişinin önüne sermez." 

(F. Attar) diyor velî kulun!..

Yâ Rab, âriflerde tecellin bu ise, Zât'ındaki "es-Settar" sıfatının gölgesi altına al bizleri…
Hani çocuk hatasını anlar da dudağını büker, bakamaz annesinin yüzüne;
benim de yüzümü kaldıracak yüzüm yok… Lâkin:
"Kulumun zannı üzereyim!.." buyuran Yâ Rahmân, Yâ Settâr!
Ve Rahîm olan Allâh’ım, 

îmansızlara dahî merhamet edip cömertçe nîmetler lutfeden Allâh’ım!..
Zâtından rahmet ümidi bekleyen şu âciz kullarını mahzûn eyleme.
"Ey Rabbimiz, unuttuğumuz yahud hata ettiğimiz şeylerden dolayı 
bizi muâheze etme!
Ey Rabbimiz bizden evvelkilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme!
Ey Rabbimiz, tâkat getiremeyeceğimiz bir şeyi bize yükleme!
Bizleri af et, mağfiret et, bizleri rahmetin içine al!
Sen bizim Mevlâ’mızsın! Artık kâfirler güruhuna karşı bize yardım et!"

(el-Bakara, 286)

Sana, yine Sen'in öğrettiklerinle sığınmadayız.
Âciziz, câhiliz, nefsimize karşı zâlimiz…
Sen her birimize ilim, amel ve nusret ihsan et, ey yüce Allah'ım!..
Alan Sen'sin, veren Sen'sin, kılan Sen!
Ne verdinse odur, dahî nemiz var?!


 Aziz Mahmud Hüdâyî Hz.

İlave


İki dost, hayat üzerine konuşuyorlardı.

Biri, "ben kendime hep şunu derim;
'her gününü, o gün hayattaki son gününmüş gibi yaşa' dedi.

Diğeri, "Çok güzel. Buna bir ilâvem olacak. 
Karşılaştığın her insana, o insan,
dünyada son gününü yaşıyormuş gibi davran" dedi.

alıntı

Ölüm var

Dünyaya biraz düşkün olduğum vakit,
Telefonumun 'hatırlatmalar' bölümüne "ölüm var" yazıyorum.
Böylece, saat başı uyarı geliyor:
Ölüm var!

İbrahim Tenekeci

Kadere meydan okumayın...


"Ben olsaydım mutlaka şunu yapardım veya asla buna izin vermezdim" 
gibi iddialardan çekinin. 
Hayat hakkında iddiada bulunmak, Kaderin sahibine meydan okumaktır. 

"Şöyle yapmayı dilerdim veya inşallah böyle yapacağım” 
deyin de iddianızın başınıza gelmesinden kurtulun. 

Hayatınız, kalbinizden geçen veya ağzınızdan çıkan 
iddialarınızla sınanmakla geçecek.

 Dr. Muhammed Bozdağ

21 Şubat 2013 Perşembe

Halkı inciteni Allah sevmez

Seni incitenlerin özürlerini kabul et.
Halkı inciteni Allah sevmez. Böyle bir huy dindar birine yakışmaz. 
Zulümle bir kalbi yaralayan, o yarayı kendi vücûdunda açmış olur.
Kendi ayıbını görebilenlerin ruhlarında bir kuvvet belirir. 

Ahmaklığın alâmeti şunlardır: 
Kendi ayıbını görmeyip de başkalarının kusurunu aramak.
Gönlüne cimrilik tohumu saçtığı hâlde cömertlik ummak. 
Ahlâkı ile halkı hoşnud etmeyen kimsenin Allah katında hiçbir değeri yoktur.

Hastaları ziyâret et, çünkü bu Peygamber sünnetidir. 
Elinden gelirse susuzları suya kandır. 
Meclislerde insanlara hizmet et.
Yetimlerin hâl ve hatırlarını sor ki, Allah seni azîz eylesin. 
Çünkü yetimin bir anlık ağlaması bile, arş-ı âlâyı titretmeye yeter.
Bir yetimi ağlatan zâlim, cehennem ateşine odun olur.
Hasta bir yetimi sevindiren, kendisi için cennet kapısını açmış olur. 
Allah yolunda ne verirsen, öz malın odur. Geri kalanın hesâbı vardır. 

Feridüddîn Attar (ks.)

20 Şubat 2013 Çarşamba

Biz O’nu anlatamadık…

"… O kendini anlatmıştı.
Çeyrek asırlık bir zaman içinde yarı yer onun sesini duymuştu.

Beşerin beşte biri Lebbeyk ya Rasulullah  (sallalahu aleyhi ve sellem)
deyip karşısında dize gelmişti.

Ama biz duyuramadık…"

19 Şubat 2013 Salı

Sır saklamak

Sır saklamak, bir irade imtihanıdır.
Bu imtihanı kazanmayan, hayatta hiçbir imtihanı kazanamaz.

Hz. Ali (r.a)

Günahlar ve kusurlar

Sevaplarımdan vazgeçtim. 
Yeter ki Rabbim'in huzuruna günahlarım ve 
kusurlarımla çıkmayayım.

Hz. Ömer (r.a)

18 Şubat 2013 Pazartesi

Yaklaşma emri

Değil mi ki isteğe yaklaşınca , istememeyi istemek artık imkansızlaşır. 
Bu yüzden değil mi Rabbim, 
Senden gelen yasaklar 'yapma' ile değil 'yaklaşma' emri ile başlar…

Nazan Bekiroğlu

17 Şubat 2013 Pazar

Etme


Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme. 
Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme. 

Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı? 
Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme. 

Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru. 
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme. 

Ey ay, felek harab olmuş, altüst olmuş senin için... 
Bizi öyle harab, öyle altüst ediyorsun, etme. 

Ey, makamı var ve yokun üzerinde olan kişi, 
Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun, etme. 

Sen yüz çevirecek olsan, ay kapkara olur gamdan. 
Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun, etme. 

Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan. 
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, etme. 

Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer; 
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme. 

Ey, cennetin cehennemin elinde oldugu kişi, 
Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun, etme. 

Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize, 
O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun, etme. 

Bizi sevindiriyorsun, huzurumuz kaçar öyle. 
Huzurumu bozuyorsun, sen mahvediyorsun, etme. 

Harama bulaşan gözüm, güzelliğinin hırsızı. 
Ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun, etme. 

İsyan et ey arkadaşım, söz söyleyecek an değil. 
Aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun, etme

Hz. Mevlâna

Susmak güzeldir

Usulca sokulur derviş, gülün dibine… Susmak güzeldir. Uzanır yalnız elleri pınara… Susmak güzeldir. Dokunur bakışları sıdk ile -ezelî- bakışlarına… Susmak güzeldir.

Kirpiklerinde süzülür gün ışığı rengârenk… Susmak güzeldir. Gözyaşı yükselir, pırıl pırıl aydınlanır gözleri acının… Susmak güzeldir. Öfkeyle kıvrılan dudaklarına bir bûse kondurur rüzgâr… Susmak güzeldir.

Kervânlar, arabalar, trenler, uçaklar, bir şeyler alır götürür sevgiliyi; elleri asil, başı dimdik, ama yürek alev alev, bir kibrit çöpü gibi kıvrılır… Susmak güzeldir. Nurlar iner her bereketli toprağa… Vahiy nasıl sularsa gönlü, ilhamlar öylece yeşertir insanın bilge yanını. Artık az önceki, bir önceki insan değildir, ama idrak edemez bunu… “Mal bulmuş mağribi…” Anlaşılmamak bir şeydir yine de; yanlış anlaşılmak ise iyi bir cezâdır emâneti heder edene… Susmak güzeldir.

Gayb bahçelerinden kokular getirir bazen nesîm-i seher, bâd-ı sabâ… Rüyalara girer altın taçlı sultanlar. Bazen kapı açılır, Hızır girer içeri… Her aşk paylaşılmak için sabırsızlanır. Paylaşılınca tükenir bereketi… Ucub ve kibir, riyâ ve varlık hissi sızar pencerelerden… Susmak güzeldir.

Yahya Kemal bir prototip çizer. “Şarkın velî çehresi” diye anlatıp durduğu zâtı, câmi kürsüsünde görür bir gün… Hevesle kulak kabartır. Bozulur büyü… Susmak güzeldir. Nice câzip duruşların, konuşma başlayınca dökülüverir yaldızları… İmaj ve asıl arasındaki dev aynasıdır mükâleme… Susmak güzeldir.

 Öfkeyle üzerimize salınan kelimelere karşılık, hangi kelimeyi cepheye sürersen sür yenilecektir iz’an, kabaracaktır öfke… Susmak güzeldir. Tesellî, birinin acısına söz ile ortak olmakmış Arapça’da; bir anlamı yokmuş acıyla kavrulan bir yürek için… Müvâsât imiş, o anda acısını dindirecek olan her neyse onu sunabilmek, onunla çare olabilmek, devâ bulmak… Bunun için, “Yâ Vâsî”, “Yâ Müvâsî” kıymetli yakarışlardır mavinin koyuya çaldığı anlarda… İnsanlar çok ilginç; acı çektiğinizi görürlerse anlamlı-anlamsız pek çok sözle teselliye kalkışırlar, acınızı içine gömüp ALLAH için susarsanız, canınızı acıtmak, illâ ki bir feryat duymak için kanırtırlar bağrınızdaki hançeri… Susmak güzeldir.

Susmak güzel. Susmak hayırlı. Susmak dostluk alâmeti, yakınlık ve tanıdıklık işâreti… Yabancıya hâl anlatma sıkleti yok dostların yanında, dost hâlden anlar, dostların yanında rahatça susulur. Sâmi Efendi Hazretleri benim dünyama “susmak sohbetleri” ile girmiştir. Hani o, hâl lisânıyla bazı dostlarına: “-Haydi bir saat susmak sohbeti yapalım.” dermiş de başlarını kalplerine eğip bir saat sükût ederlermiş. Susmak güzeldir.

Yanında susabildiğim dostlara şükür! Yanımda susan dostlara şükür!..

Rahmân’ın sözü sözüne değmiş, Kelîmullah olmuş, Mûsâ -Aleyhisselâm-… Deniz ikiye ayrılmış işaret edince… O müthiş mûcizenin vecdi içinde konuşunca karşı yakada, biri: “-Ne güzel konuştun!..” deyivermiş. Susmak güzeldir.

Sözden açılmış ilm-i ledün yolculuğunun kapısı: “-Güzel konuştun ya, güzel susmayı da öğren Kelîm’im!” Gemiye binerler, gemi delinir. Çocuk öldürülür. Duvar tamir edilir. Üç tuhaf hadise üç hırçın soru… “-Sen benimle olmaya sabredemezsin mîrim!” Susmak güzeldir…

Derler ki, Mevlânâ Hâlid-i Bağdadî Hazretleri, Hızır makamında, sormamayı başardığı için hâlâ sürmekteymiş yolculukları… Zaman ve mekânın ötesinde, Allâh’ın ilminde… Susmak güzeldir…

Zekeriyyâ peygambere -aleyhisselâm-, bir evlâdın anne-baba için en makbul iki sıfatı ile, “cebbâr ve anîd olmamakla muttasıf” Yahya -aleyhisselâm-’ın müjdesi verildiğinde, üç gün “susmak orucu” emredilmişti. Cebr ve inada karşı susmak… Susmak güzeldir.

Îsâ -aleyhisselâm- Allâh’ın “kelimesi” idi. Doğduğunda Meryem vâlidemize de üç gün “susmak orucu” emredilmişti. Ağır ithamlara karşı kundaktaki bebeği işaret ediyordu. Anne susuyordu, İsâ’sı konuşuyordu. Susmak güzeldir…

Peygamber Efendimiz -Sallâllâhu aleyhi ve sellem- ile Hazret-i Ebûbekir -Radıyallâhu anh- birlikte iken bir adamın hakâretlerine mâruz kalırlar. Peygamber Efendimiz susar. Hazret-i Ebûbekir -radıyallâhu anh- bir susar, iki susar, üçüncüde dayanamaz cevap verir adama!.. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- yüzü değişmiş bir hâlde oradan uzaklaşır. Sıddîk-ı Ekber koşar peşinden, bin telaş! “-Biz susarken bir melek o adama aynen cevap veriyordu. Ama sen konuşunca melek sustu.” Susmak güzeldir… “Kur’ân okunurken susun ki merhamet olunasınız!..” buyuruyor Cenâb-ı Hak. Kelime “ensitû”; susmanın en uysal, en kaliteli hâli… Susmakla merhamet arasındaki en güzel köprü Kur’ân sesi. Susmak güzeldir.

Su gibi dingin ve usulca… Su gibi lâtif ve azîz… Susmak güzeldir. Sessizce gelip oturur derviş, eşiğe. Yüzü tâzîmle yönelir göğe… Sükût kıvrım kıvrım yükselir dergâh-ı hâcâta… Sevda söze dökülünce perişan… Muhabbet arz olununca yalın… Aşk ilan edilince arsız… Susmak güzel… Yunus Emre başı eşikte… Üveys, Karen’de bir vahada… Hz. Ebûbekir bi’sette, Miraç dönüşünde… Hz. Îsâ, son akşam yemeğinde… Hz. Zekeriyyâ, ağacın içinde… Hz. Ömer b. Hattab diriliş seferinde… Leyla çadırda… Hz. Âişe bekleyişte…

Ve bütün “susmak güzellikleri”, şükür size!.. Uysal bir denize dönük yüzümüz, kapattığımız gözlerimizle… Fonda Itrî’nin segâh yürük semâisi… Susmak güzeldir.


ALINTI

16 Şubat 2013 Cumartesi

Kalbin cilası


Resûl-ü Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Buyurdular ki;

Paslanan her şeyin bir cilası vardır. 
Kalbin cilası "Estağfirullah" demektir.


Derdinizi ve devasını bildireyim.
Derdiniz günahlar, devası da istiğfardır.

Hadis-i Şerif

Gençken yapılacak 100 şey


1. Nasıl yaratıldığını ve seni kimin yarattığını bir düşün.
2. Varlığının ve hayatın amacını sorgula.
3. Dünya hayatının kısalığını anla.
4. Ölüm gerçeği ile yüzleş.
5. Ölümün yaşının olmadığını bil. Gençliğine güvenme.
6. Ölüm sonrasında ne olacağını düşün.
7. Sana verilen sınırlı ömrü nasıl kullanacağın ile ilgili seçimini yap.
8. Dinini öğren.
9. Dinî ve insanî sorumluluklarının bilincinde ol.
10. İbadetlerinde gönülden ve titiz ol.
11. Allah’ı çok an.
12. Dua et.
13. Sadece kendin için değil tüm insanlar için de dua et.
14. Tövbe et.
15. Hatalarından pişmanlık duy.
16. Ahlaklı ve faziletli ol.
17. Aklını işlet.
18. İhlâslı ol.
19. Güvenilir ol.
20. Fedakâr ol.
21. Çalışkan ol.
22. Öldürme.
23. Çalma.
24. Faiz yeme.
25. Yalan ve hileden uzak dur.
26. Zarafet sahibi ol.
27. Gıybet etme.
28. İnsanların kusurlarını arama.
29. Hüsnü zanda bulun.
30. Hataları örtücü ol.
31. Hakkı ve adaleti gözet.
32. İnsaflı ol.
33. Şahitlikten kaçınma.
34. Çirkin işlerden ve fenalıklardan uzak dur.
35. Nefsine hâkim ol.
36. Namuslu ve şerefli ol.
37. Hayâ sahibi ol.
38. Tevazu sahibi ol.
39. Güzel düşünüp güzel davran.
40. Helal ve Haramı gözet.
41. Boş ve lüzumsuz söz ve davranışlardan uzak dur.
42. Hayırlı işlerde yarış.
43. Güzel söz konuş.
44. Güler yüzlü ol.
45. Hayrı, iyiyi ve güzeli tavsiye et.
46. Sev.
47. Sevil.
48. Kin gütme.
49. Özrü kabul et.
50. Öfkelenme.
51. Kibirlenme.
52. Affet.
53. Şefkatli ol.
54. Barışı esas al.
55. Hoşgörülü ol.
56. Sabret.
57. Tevekkül et.
58. Kanaatkâr ol.
59. Sözüne sadık ol.
60. Dünya hayatının geçici zevklerine kapılma.
61. Yetimi, öksüzü, ihtiyaç sahibini gözet.
62. Yaptığın iyilikleri başa kakma.
63. Darlık anında dahi malından hayır yolunda harca.
64. Cömert ol.
65. Paylaş.
66. Yardımlaş.
67. Cesur ol.
68. Tedbirli ol.
69. İsraf etme.
70. Ailen ve akrabalarını gözet.
71. Komşularınla iyi ilişkiler kur.
72. Kadir-Kıymet bil.
73. Vefakâr ol.
74. Dinine, vatanına, milletine hayırlı bir insan ol.
75. Kendini geliştir, yetiştir.
76. İnsanlık meselelerine karşı duyarlı ol.
77. Müslüman kardeşinin derdini kendine dert edin.
78. Sadece kendin için değil, tüm insanlık için faydalı işler yapmaya çalış.
79. Varlığı zorunlu ve her türlü övgüye lâyık olan,
80. Eşi ve benzeri olmayan,
81. Mülk ve yönetimin sahibi olan,
82. Her şeye gücü yeten,
83. Yaratan, var eden,
84. Rahman ve Rahim Olan,
85. Affeden ve hataları bağışlayan, tövbeleri kabul eden,
86. Her şeyi gereğince bilen,
87. Her şeyi gereğince gören, işiten,
88. Her şeyi çepeçevre kuşatan,
89. İyilik ve lutfu sonsuz olan,
90. Böylesi yaşamaya elverişli bir dünya ve içinde çeşit çeşit canlılar yaratan,
91. Her sabah yeni bir günü yaratan ve seni yaşatan,
92. Görmeni, işitmeni, hissetmeni nasip eden,
93. Yürüyecek ayaklarını, iş görecek ellerini yaratan,
94. Barınacak bir yuva, yiyip içilecek rızıklar veren,
95. Hastalandığında sana şifa ulaştıran,
96. Dertlendiğinde deva ulaştıran,
97. Dualarına karşılık vererek kulu için en hayırlısını dileyen,
98. İyi ile kötüyü ayıracak akıl veren,
99. Sevmeyi, sevilmeyi mümkün kılacak kalp veren,
100. Rabbine şükret…


15 Şubat 2013 Cuma

Dua etmek

Dua etmek, kırık kalbini avuçlarına koymandır; 
diline süslü sözler doldurmak değil…

Senai Demirci

14 Şubat 2013 Perşembe

Haccın ve Umrenin ruhu

İmam Şiblî hacca gidip gelen adama sorar:

- Haccetmek için ne yaptın?
- Guslettim, ihrama girdim, iki rekât namaz kıldım ve telbiye ettim.

- Bunlarla haccı akdettin mi?
- Evet.

- Peki, yaratıldığından beri bu ahdine aykırı bütün akitleri bozdun mu?
- Hayır.
- Sen akdetmemişsin.

- Sonra ihram için elbisesini çıkardın mı?
- Evet.

- Yaptığın her işten de soyundun mu?
- Hayır.
- Sen elbiseni çıkarmamışsın.

- Sonra temizlendin mi?
- Evet.

- Bu temizlenme sendeki her illeti, mânevi kirleri giderdi mi?
- Hayır.
- Sen temizlenmemişsin.

- Hareme (Kâbe'nin çevresine) girdin mi?
- Evet.

- Hareme girmenle her haramı terk etmeğe söz verdin mi?
- Hayır.
- Sen Hareme girmemişsin.

- Kurban kestin mi?
- Evet.

- Aşırı isteklerini ve iradeni Hak'ın rızâsında yok ettin mi?
- Hayır.
- Sen kurban kesmemişsin.

- Şeytana taş attın mı?
- Evet.

- Sendeki cehaleti attın mı, böylece sende bilgi göründü mü?
- Hayır.
- Sen taş atmamışsın.

- Kâbe'yi ziyaret ettin mi?
- Evet.

- Bu ziyaret sebebiyle ilâhî-mânevî ikramların arttığını gördün mü? 

Çünkü Hz. Peygamber şöye buyurur: 
"Hacılar ve umre yapanlar Allah'ın ziyaretçileridir. 
Ziyaret edilenin, kendisini ziyaret edene ikram etmesi bir haktır." 

Sen bu ikramı fark edebildin mi?
- Hayır.
- Sen ziyaret etmemişsin.
(...)

Ebedi Sevgili



Seslendiren Asım Yıldırım

Hadi bugün O’na (Celle Celaluhu) sevgini göster!
Sevgililer günü ya bugün…
O’nun için bir şey yap!
O’na kendini beğendir bugün!
“Seviyorum” diyorsun ya…
Hadi göster sevgini!..
O neyi seviyor, neyi sevmiyor öğren!
VE
Sev O’nun sevdiklerini, sevmediklerinden uzaklaş!
Ki, O da sevsin seni…
Seven elbet sevilir ama, lafta kalmasın sevgin…
Hadi bugün göster O’na sevgini!..

Sevgililer günü ya bugün..
Bilirsin, seven hep sevdiğini anlatır,
“Bülbülün yüz hikâyesi varmış, hepsi de gül üstüne..”
Bugün, ulaşabildiğin herkese O’nu anlat!
O’nu ve O’nun en sevdiğini (Sallallahu aleyhi ve sellem)…
Telefonla, yüzyüze, kavlen ve fiilen O’nu anlat!
O, sana senden de yakın olanı..
O, seni senden de iyi bileni..
O, sen O’nu bıraksan da seni asla bırakmayanı..
O, en güzel sevda türküsünü, ölümsüzlük bestesini…

Sevgililer günü ya bugün..
Bilirsin, seven hep sevdiğini düşünür ya..
Bugün sen de hep O’nu düşün!
O’nun hoşuna gidecek bir şey yap! Memnun et O’nu..

Meselâ;
Şimdiye dek isteyip de yapamadığın bir emrini uygula bugün!
Eğer örtülü değilsen, hiç çıkarmamak sözüyle,
Bir başörtüsü al kendine!
Kılamıyorsan, bugün namaza başla!

Meselâ;
“Kur’anı mutlaka öğreneceğim” de!
Biliyorsan, öğretmek için bir talebe bul kendine!
Bir ayet ezberle ve uygula onu!..
Bugün bir hadis öğren ve öğret onu!..
Meselâ; bugün Sevgilini en az bir kişiyle tanıştır!
Hiç tanımadığın birine selam ver!
Bir yetimin başını okşa! Bir çocuğu sevindir bugün!

Meselâ;
İşyerine giderken O’nu hatırlatacak bir hediye götür bugün,
Ya da çal komşunun kapısını, yüreğini bölüş,
O’nu anlat bu vesileyle..
Bugün O’nun için birşey yap!
Ama yalnız O’nun için.. Nefsini hiç karıştırma!
Cennet hesapları yapma bugün, karşılık bekleme!
Pazarlıksız, riyasız olsun her yaptığın…

Bugün şöyle bir düşün!
Sevdiklerine ve hatta sevmediklerine,
Ne kadar çok vakit ayırıyorsun?..
Fanî dediğin şu dünya için ne kadar çok çalışıyorsun?..
Yarım saat sürecek bir ziyaret için,
On dakika sürecek bir yemek için, mutfakta ne kadar kalıyorsun?..
Nazlıca ağlayan yavrunun sesiyle nasıl fırlarsın yatağından,
o soğuk 
gecede?..
İşverenin ay sonunda vereceği üç kuruş için nasıl kahredersin kendini?..
Sınıfını geçebilmek için, iyi not alabilmek için,
nasıl geceni gündüzüne 
katarsın?..
Eşini, çocuklarını, anneni, babanı, nişanlını
memnun etmek için nasıl da 
çırpınırsın…
Tüm bunlar ve senin de ekleyebileceğin dahaları için yaptıklarının,
SÖYLE, yüzde kaçını Allah için, Habibullah için yaptın bugüne kadar?..

Evet bugün sevgililer günü..
Sen de buluş Sevdiğinle bugün!
At kendini seccadeye, bir tövbe et, dönmemecesine..
O’nun sevmediği her şeye “elveda” de!
Gözyaşların armağan olsun O’na..
Gözyaşların ve zaten O’nun olan yüreğin..
Bugün ve her gün!

Ayşe Reşad

13 Şubat 2013 Çarşamba

Adam çok insan az, bulursan adını yaz!

Yol Hakk’ın yoludur. Bu yolun içinde yapıcı olan da vardır, bilerek veya bilmeyerek yıkıcı olan da vardır. Yapıcı olan daima iyiliğe teşvik eder. Yıkıcı olan ise yolcuların içindedir, yürüyor gibi görünür, kazmayı alıp tahribe başlar. Fakat her vuruşta kendine indirir de haberi olmaz. Burası imtihan sahası olduğu için yapıcı da yıkıcı da bir görünür, hiç kimse niyetinin meydana çıkmasını istemez. Fakat uyanık ve müdrik olan bir ihvan herkesin hâlini tartar ve niyetini öğrenmiş olur. Bu idrak kişinin teslimiyeti doğrultusunda olur. Vaktâ ki huzur-u ilâhî’de bütün yapılanlar meydana çıkar. Kimin küpünde bal, kimin küpünde zehir olduğu anlaşılır. Rahmet-i ilâhî’nin kimin kalbine neyi indireceğini bilemeyiz. Ölçü, herkesi hoş kendimizi boş görmek olacak. Herkese hüsn-ü zanla muamele etmeli, sû-i zandan kaçınmalıyız.

Resulullah (s.a.v.) Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde:
“Sû-i zandan sakının. Çünkü zan, sözlerin en yalanıdır.” (Buhârî, Tecrid-i sarih: 1993) buyuruyorlar.

Hüsn-ü zan ise olgunluğun eseridir. Kişiyi kâmil imana sevkeder. Hadis-i şerif’te:
“Hüsn-ü zannın fevkinde bir ibadetle, Cenâb-ı Allah’a ibadet olunmamıştır.” (Münâvî) buyuruluyor.

Kimi seviyorsak, muhakkak onunla haşır-neşir olacağız. Amel-i sâlih olanlarla yapılan arkadaşlık kişiyi cennet-i alâ’ya sürükler. Fakat kişi Hakk ölçüsünü bırakmış olana uyarsa, onunla beraber korkunç cehennemi hak etmiş olur. Nedamet çok, faydası yok!

Hadis-i şerif’te:
“Kişi sevdiği ile haşrolunacaktır.” (Keşfü’l-Hafâ) buyuruluyor.

Bu sebepten yol çok güzel olmasına rağmen, yolda yürümek için de arkadaşı iyi seçmek gerekiyor. Seçtiğimiz arkadaş nikâh akdi gibi bizi iyi ve kötü günümüzde sırtlayıp taşımasını bilecek. İnsanlar arasında yaşanılan kötü olaylar olsa da, iyi zamanların hatırına görmemezlikten gelinecek. Böyle yapılmazsa, yaşanılan her hadise kalbe bir çizik olarak eklenir.

Zamanın birinde bir genç varmış. Bir gün babası ona çivilerle dolu bir torba vermiş. ‘Arkadaşlarınla tartışıp kavga ettiğin zaman her seferinde tahtaya bu çivilerden bir tane çak’ demiş. Gün gelmiş tahta dolmuş fakat genç de artık kimseyle tartışıp kavga etmiyormuş. Babası bu defa ‘Arkadaşlarınla iyi geçindiğin günler için birer çivi sök’ demiş. Günler geçmiş tahtada hiç çivi kalmamış. Genç, babasına tahtanın artık boş olduğunu, arkadaşlarıyla iyi olduğunu söyleyince, babası şunları demiş: ‘Aferin, iyi davrandın ama bu tahtaya iyi bak. Çok delik var. Çiviler çıktı ama geçmişteki gibi güzel ve pürüzsüz olmayacak.’

Önemli olan kırılmamaktır, çünkü kırıldıktan sonra onarılsa bile izi kalır. Allah için yapılan kardeşliklerde böyle problemler olmaz. Çünkü gaye Allah’tır. Allah için kardeş olacağın kimsede üç haslet bulunması gerekir:

1- Akıllı olmalıdır. Zira akılsızla arkadaşlıkta hiçbir fayda yoktur. Sonunda kırgınlığa ve dargınlığa sebep olur. Sana bir iyilik yapmak istediği zaman, akılsızlığıyla sana zarar verir, kendisi de bilmez. Bunun için demişlerdir ki: ‘Akılsızdan uzak olmak, Allah-u Teâlâ’ya yakın olmaktır.’ Akılsız kişi işlerin hakikatini bilmeyen, anlattığın zaman anlamayan kişidir.

2- İyi ahlâklı olmalıdır. Çünkü kötü ahlâkı olandan zarar gelir. Fena huyu kımıldanınca senin hakkını çekinmeden, pervasızca çiğneyebilir.

3- Sâlihlerden olmalıdır. Çünkü günah işlemeye devam eden, Allah-u Teâlâ’dan korkmaz. Korkmayana da emniyet edilmez. Bazı kimseler vardır ki Allah’ın kullarına hakimlik yapmayı, kişileri fitne ve fesada sürüklemeyi kendilerine iş edinirler. Halbuki Resulullah (s.a.v.) Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde şöyle buyurmaktadır:
“Fitne uykudadır, uyandırana Allah lânet etsin!”

Şeytan bütün gücüyle onlara yardımcı olmakta, kalbe bunu güzel gösterip insanları küfre sürüklemeye çalışmaktadır. Bu saydığımız üç hasletin kişide bulunması iyi bir arkadaşlık kurmayı gerektirir.

İnsanlar üç kısımdır. Bazısı ekmek gibidir. Daima lâzımdır. Bazısı ilaç gibidir, arasıra görüşmek gerekir. Bazısı da zehir gibidir. Onlardan her zaman kaçmak gerekir.

Bir kimse ile kardeşlik akdedince, nikâh akdi gibi bazı haklar ortaya çıkar. Bu hususta İmam-ı Gazali Hazretleri on tane kardeşlik hakkı olduğunu beyan etmiştir:

1- Mal hususundadır. Burada en yüksek derece arkadaşının hakkını kendi hakkına takdim etmek ve isar etmektir. Âyet-i kerime’de şöyle buyuruluyor:
“Kendileri muhtaç oldukları hâlde muharebeden alınan ganimetler taksim edilirken onlara (muhacirlere) kendilerinden daha çok verirler.” (Haşr: 9)
Kardeşliğin en güzel hâlini Âyet-i kerime’de adı geçen Ensar ve Muhacirler yaşamıştır.

Utbetü’I-Gulâm’ın bir arkadaşı vardı. ‘Bana dört bin gümüş lâzımdır.’ dedi. Arkadaşı ‘Gel, iki bin gümüş vereyim!’ deyince ‘Allah için sevdiğini söyleyip, dünya işi için isar yapmamaktan utanmıyor musun?’ dedi.

2- Bütün işlerinde yardımcı olmaktır. Atâ (r. anh) buyurur ki: ‘Üç günde bir din kardeşinizi yoklayın. Hasta iseler ziyaret edin. Bir işle uğraşıyorlarsa yardım edin. Sohbeti unutmuşlarsa hatırlatın.’ Hasan-ı Basrî Hazretleri buyuruyor ki: ‘Din kardeşlerimiz bize ehlimizden ve evlâdımızdan daha evlâdır. Çünkü onlar bize ahireti, çocuk ise dünyayı hatırlatır.’

3- Dil ile olan haktır. Din kardeşleri hakkında iyi söylenmeli, ayıp ve kusurlarını örtmeli. Araları açılmış bile olsa hiçbir sırrını ifşa etmemeli, ona hakaret edenle konuşmamalı. Hakkında iyi söyleyen olursa saklanmamalı, çünkü saklarsa, hased etmiş olur. Bir kusur yaparsa müşteki olmalı. Bilmelidir ki kusursuz bir kimse ararsa hiçbir zaman bulamaz ve arkadaşsız kalır. Hadis-i şerif’lerde şöyle buyurulmaktadır:

“Mümin hep mazeret, münafık da hep ayıp arar.” (Gazâlî, Kimyâ-yı sa’âdet, sh: 282)

“Kötü arkadaştan sakınınız, bir kötülük görürse açığa vurur. İyilik görürse kimseye bahsetmez.” (Gazâlî, Kimyâ-yı sa’âdet, sh: 282)

Her kusura bir mazeret bulmaya çalışmalı, su-i zan etmemelidir.

Resulullah (s.a.v.) Efendimiz buyuruyor:
“Allah-u Teâlâ müminler hakkında dört şeyi haram etmiştir. Mallarını almak, kanlarını akıtmak, gıybet etmek ve onlara su-i zan etmek.” (Gazâlî, Kimyâ-yı sa’âdet, sh: 283)

İsa Aleyhisselâm buyurur ki: “Arkadaşını uyurken görüp, üzerindeki elbiseyi kaldırıp avret yerini açan kimse hakkında ne dersiniz?

-Ey Allah’ın Resul’ü bunu kim yapar?

-Siz yaparsınız! Bir din kardeşinizin ayıbını gördüğünüz zaman onu ifşa eder, başkaları da bilsin diye söylersiniz.” buyurdu.

4- Onu sevdiğini söylemelidir. Peygamber (s.a.v) Efendimiz buyuruyor:
“Bir kimse, bir kimseyi seviyorsa, ona sevdiğini söylesin. Eğer böyle yaparsanız onun kalbinde sevginiz doğar ve bir başka taraftan muhabbet artar.” (Gazâlî, Kimyâ-yı sa’âdet, sh: 284)
Yanında sevdiği bir kimse için alçakça konuşana karşı susmak, sevdiğine büyük cefa olur. Bu sevdiğini dövdüklerini görüp ona yardım etmemeye ve susup oturmaya benzer. Zira dil yarası dayaktan daha acıdır.

5- İlim ve dinî bilgileri öğretmektir. Çünkü Allah için kardeş olanların birbirini cehennemden koruması mühimdir. Nasihat edip yol göstermeli, onu Allah-u Teâlâ’nın azabı ile korkutmalıdır. Ömer (r. anh):“Ayıplarımı bir hediye gibi önüme getirene Allah merhamet eylesin.” buyurur.

6- Hata ve kusurunu affetmelidir. Büyüklerimiz buyurmuştur ki: “Bir din kardeşin sana bir kusur ederse, kendinde onun yetmiş çeşit özürünü ara. Bu özürü kabul etmezsen, kusuru kendi nefsinde ara.”

Fıkıh olarak kardeşlik yapmak akrabalık bağı kurmak gibidir. Ebu’d-Derda (r.a.)’ya: “Din kardeşin günah işledi, onu düşman tutmuyor musun?” denildiğinde; “Günahına düşmanım ama o benim kardeşimdir.” buyurdu.

Kardeşlik etmemek suç değil, kardeşliği kesmek suçtur. Senden özür dileyeni affetmen gerekir. Resulullah (s.a.v.) Efendimiz buyururlar ki:
“Bir kimseden kardeşi özür diler de, özrünü kabul etmezse onun günahı müslümanların yolunu kesip, onlardan haraç almanın günahı gibidir.”

“Mümin çabuk kızar ve çabuk hoşnut olur.” (Gazâlî, Kimyâ-yı sa’âdet, sh: 287)

Ebû Süleyman-ı Dârânî Hazretleri müridine: “Din kardeşinden eziyet görürsen sakın kızma, kızarsan daha çok eziyet veren söz duyabilirsin.” buyurmuştur.

Çölde yolculuk yapan iki arkadaş tartışmışlar. Biri ötekine bir tokat atmış. Tokatı yiyenin canı yanmış ama tek kelime bir şey söylememiş, yalnız kumun üzerine şöyle yazmış: “Bugün en iyi arkadaşım bana tokat attı.” Bir süre daha gitmişler, önlerine bir göl çıkmış. Tokatı yiyen gölde yıkanırken boğulma tehlikesi geçirmiş. Kendisine tokat atan, diğerini kurtarmış. Boğulmak üzere olan kurtulup, bir nefes aldıktan sonra bir kayanın üzerine şunu yazmış: “Bugün en iyi arkadaşım hayatımı kurtardı.” Diğer arkadaş bunlara anlam veremeyip sormuş: “Sana tokat attığımda bunu kumlara yazdın, boğulmaktan kurtardığımda kayaya yazdın, neden?” Arkadaşı şöyle cevap vermiş: “Biri bizi incittiğinde bunu kum üzerine yazmalıyız ki bağışlama rüzgârı estiğinde silinip gitsin. Ama biri bize iyi bir şey yaparsa, onu kayaya yazmalı ki, onu hiçbir rüzgâr yok etmesin.”

Kin gütme, kötülükleri akıldan çıkarmama bir işe yaramıyor. Önemli olan iyilikleri akıldan çıkarmamak, ölçü bu olacak.

7- Din kardeşini dua ile anmalıdır. Hayatında da, öldükten sonra da ehlini ve çocuklarını duadan unutmamalı.

8- Sevgide, dostlukta vefalı olmalıdır. Ölümden sonra ehlini, çocuklarını unutmamalıdır. Ahde vefa imandandır. Hiçbir surette dostluk kesilmemelidir. Çünkü şeytan iki kardeş arasındaki soğukluktan daha çok bir şeye sevinmez.

Allah-u Teâlâ buyuruyor ki:
“Muhakkak ki şeytan aranızda kavga, dargınlık çıkarır.” (İsra: 53)

9- Aralarında zahmet verici şey olmamalıdır. Allah için olan dostluğun mânâsı birliktir. Kişiler bunu suistimal edip, birbirlerine eziyet verici şekilde görüşmemelidir. Hazret-i Ali (kerremallahu veche) buyuruyor: “Dostların en fenâsı seni kendisine hizmete zorlayandır.”

10- Kendini bütün dostlarından aşağı bilmektir. Kişinin kendisini din kardeşlerinden üstün görmesi en büyük günahlardandır. Ebu Muaviye-i Esved “Bütün dostlarım benden daha iyidirler. Çünkü beni kendilerinden önde tutarlar.” demiştir.

İyinin iyiliği herkese, en büyüğü kendine,
Kötünün kötülüğü çok kişiye, en çoğu da kendine!

Ruhunla bakarsan Rabbini görürsün

Kur-an'ı Kerim'e
Gözünle bakarsan yazıları görürsün,
Aklınla bakarsan ilmi görürsün,
Kalbinle bakarsan aşkı görürsün,
Ruhunla bakarsan Rabbini görürsün...

Sinan Yağmur

11 Şubat 2013 Pazartesi

Yaşanan zorluklar

Kimi insan yaşadığı zorlukları bahane edip, Allah'tan uzaklaşır...
Kimi insan da yaşadığı zorlukları vesile edip, Allah'a yakınlaşır...


Kalp söyler, kâinat dinler

Dil söyler, kulak dinler... 
Kalp söyler, kâinat dinler...

Yunus Emre

10 Şubat 2013 Pazar

Gönül


Gönlün ne olduğunu ancak gönül sahipleri bilir..!
Ruhsuz kişi gönlün değerini, ne bilsin..?

Hz. Mevlâna

9 Şubat 2013 Cumartesi

Dört mevsim sabır

Çiçeksen, baharı bekleyeceksin sabırla... Erken açmayacaksın, kış soğukları vurur... 

Baharın gelmesinden ümit kesip, toprağın karanlıklarına teslim olmayacaksın, çürür, yok olursun...

Tohumsan, toprağın bağrında saklanmaktır mukarrer bir vakte kadar sabır...

Karanlığa boyun eğmemektir. Üstündeki yük altında ezilmemektir. Misyonunu unutmamaktır...

Zamanı geldiğinde cidarı çatlatabilmek, toprağın üstüne doğru, ışığa doğru tırmanabilmektir.

Rabbimin dilediği bir gün var, ışığa çıkmak için, yaratılış misyonumu ifa etmem için...

"Bunu vird haline getirmektir sabır... Sabır, Rabbin halikiyyetine, ibdasına güveni, bir iç direnci koruyarak baharı bekleme eylemidir. Güneşsen, bekleyeceksin karanlığın koynunda doğum anını...

Enerjin yaratılış sırrında saklıdır... Aydınlığı ve karanlığı yaratana teslim olacaksın...

Baharsan, kışın soğuklarında saklayacaksın binbir rengini, çiçeğini... Kış geçecek ve geleceksin. Buzların içinde çıkacak kardelenler... 

Toprak bir ana rahmi gibi saklayacak seni ve kara topraktan al-mor menevşeler boy verecek... Sabrın, binbir tomurcuk demek, yaprakların, yeşilin çağlayanlar gibi hayata koşması demek... 

Kışın buzulları içinde iraden çürümeyecek, çözülmeyecek, ebedi buzullaşmalara mahkum etmeyeceksin dünyayı...

Bebeksen, karanlıkları aşacaksın dünyaya gelmek için, sabredeceksin 9 ay on gün, damarlarında Rabbin verdiği sabır akacak...

alıntı